top of page
  • Writer's pictureŞafak Göktürk

2021 YILINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASININ OLASI SEYRİ VE BEKLENTİLER

2021 yılına ilişkin tahminlerin aşağıdaki dört düzlemi tanımlayan veriler üzerinden yapılması gerekir:

-Dünya'da durum,

-Bölgede durum,

-Türkiye'de durum ve

-Hükümet’in niyet ve sınırları.

Dünya'da pandemi ağır yıkıcı etkisini bahar aylarına kadar sürdürecektir. Salgına, sosyal devlet normları bakımından hazırlıksız yakalanmış olmanın sonuçları ve bunun gerektirdiği politika değişiklikleri ise 2021’i de aşacak bir gündem olmaya devam edecektir. Aşılama, maddi kaynakları güçlü ve bunları doğru kullanan ülkelerde bulaş sarmalının yaza kadar durdurulup tersine çevrilmeye başlamasını sağlayacaktır. Yılın ikinci yarısında, bu ülkelerle benzer başarı gösteremeyen diğerleri arasında belirecek fark, sınırların bölgeler düzeyinde kapatılmasına yolaçabilecektir.

Çok taraflılığa dönmekte olan yeni ABD Yönetimi, selefinin Çin'le başlattığı gümrük tarifeleri savaşını sürdürmeyecek, ancak Çin'in uluslararası ticaret ve seyrüsefer serbestisini işine geldiği ölçüde uygulamasına karşı, Avrupa ve Pasifik'teki müttefikleriyle birlikte politika inşa etmeye başlayacaktır. ABD aynı şekilde, Çin'in Asya-Pasifik coğrafyasının hegemonu olma hedefini göğüslemek üzere Asya eksenine ulusal ve çok taraflı zeminlerde öncelik kazandıracaktır.

Biden Yönetimi, Ortadoğu’da devraldığı İran nükleer dosyası başta, olumsuz gündemi, dengeleri gözeterek yönetmenin arayışına girerken, başta İsrail'in bölgedeki yalnızlığının daha büyük ölçüde kırılması olmak üzere olumlu gündemi geliştirecektir. Bu sayede, bölge için sarfedeceği enerjiyi daha ekonomik kullanabilecek, bunu Asya'daki öncelikleriyle uyumlu hale getirecektir.

Avrupa Birliği, geçici Trump faktörünü geride bıraktığı ve kalıcı Brexit faktörüyle anakaraya çekilmiş yeni sınırlarında yaşamaya başladığı mevcut bağlamında, güney ve doğusundaki istikrarsızlık sınamalarına odaklanacaktır. Maalesef, AB nezdinde Türkiye de artık bu sınama silsilesi içinde yeralmaktadır. ABD'nin kurumsal yapısı içindeki kanaat de bundan çok farklı değildir.

Türkiye, demokratik hukuk devleti olma vasfının sorgulandığı ve ekonomik krizini pandeminin daha da ağırlaştırdığı ortamda daha bir süre gidecek görünmektedir.

Türkiye ekonomisi, büyümekte olan ödemeler dengesi açığı, yüksek faiz, tükenmiş rezervler, artan işsizlik ve kredi çöküşünün kıskacındadır. Bu duruma hızlı çözüm olarak da, küresel para dolaşımının bol olduğu dönemin alışkanlığıyla, ülkeye yeni sermaye girişi görülmektedir.

Hükümet'in, henüz içeriği bilinmeyen “reform” söylemiyle, içeride tek merkezli yönetim yapısının konsolidasyonunu, dışarıya dönük olarak ise, yeni sermaye girişlerini teşvik edecek önlem ve güvenceleri kasdettiğini düşündürecek çok sayıda beyan ve uygulaması mevcuttur.

Dolayısıyla, Hükümet'in dış politika tercih ve uygulamalarının belirlenmesinde ekonomik zorunlulukların daha ağır basacağı bir evredeyiz. Yılın ikinci yarısında, yatırım ve ticaret ilişkilerimizin sıklet merkezini oluşturan AB bölgesinde izlenebilecek ekonomik canlanmanın, keza, aşılama kampanyalarıyla sağlanması umut edilen görece rahatlamanın turizmi hareketlendirmesinin ekonomimize de olumlu yansımaları olabilir. Ancak, bunlar sorunları çözmeyecektir.

360 derece bölgemizde, hayati ulusal güvenlik çıkarlarımızın kollanmasının ilerisinde yapılabileceklerin sınırına gelindiği bu aşamada, bölgeyi kavurmuş ihtilaflar da görece kontrol altındadır ve bunlar daha bir süre böyle seyredecek görünmektedir.

Mevcut tablo, yeni ABD Yönetimi, AB ve bölge ülkeleriyle ilişkilerimizin, önceden olduğu gibi, nesnel zeminlerinde, karşılıklı yarar temelinde rayına oturtulup geliştirilmesine müsaittir. Ancak, bundan yararlanılabilmesi için, içeride ve dışarıda birbirine eklemlenmiş hamlelerle sürekli bir olağanüstülük hali oluşturmaktan kaçınılması gerekecektir.

Bu yönde atılacak adımlarda, NATO ve Avrupa Konseyi üyeliklerimizin önem ve gereklerinin gözetilmesi ikili ilişkilerimizin de hayrına olacaktır. Aksi yönde işaretler ve hamleler, Mart ayından itibaren ABD ve Avrupa ile ilişkilerde yeni sert düşüşlere yolaçabilir. AB ile tekrar üyelik perspektifine dönülmesi ise 2021 zaman diliminin konusu değildir.


1 view0 comments

Commentaires


bottom of page